Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2016 tarihinde kurulmuş bir ulusal insan hakları kurumudur. Üç temek alanda görev icra ediyoruz.
İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesi, ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik ilkesinin tesisi ve de ulusal önleme mekanizması görevi icra ediyoruz. İnsan haklarının korunmasına ilişkin farkındalık faaliyetleri icra ediyoruz. Akademik ve eğitsel faaliyetlerimiz var. Bu alanda herhangi bir bireysel başvuru almıyoruz. Ama kurumumuzun bu alanda resen inceleme yetkisi var.
Bize birçok yolla ulaşabiliyor. Vatandaşlarımız dilekçelerini isterse e-devlet üzerinden başvurabiliyorlar, dilekçelerle başvurabiliyorlar. Telefon yoluyla kurumuza ulaşabiliyorlar.
Bu doğrudan kurumsal tanınırlıkla ilgilidir. Tanınırlık artıkça bu noktadaki başvuru sayıları dramatik bir şekilde artıyor. Eşitlik ilkesinin ihlali ya da ayrımcılık konusunda başvuru alıyoruz.
Yasa koyucu o şekilde öngörmüş. O yüzden ihlallerle ilgili başvuru almıyoruz ama resen inceleme yetkimizle inceleme yapabiliyoruz.
Ayrımcılıkla ilgili vermiş olduğumuz kararlar ve raporların bağlayıcılığı var. Dünyada sadece beş ülkede ulusal insan hakları kurumlarında böyle bir uygulama var. Biz de onlardan bir tanesiyiz. Para cezası veriyoruz. Şahısların kendi aralarında eşitlik hukukundan kaynaklı hak ihlalleri ortaya çıkabiliyor, o tür durumlarda 90 bin TL’ye kadar varan idari para cezası uyguluyoruz.
Çatışma durumu söz konusu olmuyor. Anayasanın 90. maddesi var: Ulusal hukukla uluslararası hukukun çatışması durumunda uluslararası sözleşmelerin esas olacağı belirtiliyor.
Biz, yasamızda da öngörüldüğü üzere, yıllık, insan hakları ihlallerine ilişkin bir rapor, ayrımcılık yasağı ile ilgili ve ulusal önleme mekanizması ile ilgili üç adet rapor sunuyoruz. Bu hem TBMM ve hem de Cumhurbaşkanlığı makamına iletiliyor.
Uluslararası raporlamaya gelince, insan hakları hukuku ya da genel anlamıyla insan hakları evrensel bir alandır. Dolayısıyla bizim kurumsal olarak görev icra ettiğimiz bütün alanlar, bütün bu küresel gündemle, insan hakları ve eşitlik hukuku gündemleri ile kesişen noktalardır. Böyle olunca da, bize verilmiş olan yasal yetkiyi de dikkate alarak, küresel ölçekte ortaya çıkan hak ihlallerine ilişkin de, görev icra etme yetkisine sahibiz.
Evet. Bir tanesi göçmenlerle, özellikle Yunanistan tarafından itilen göçmenlerle ile ilgili raporlamamız oldu. İngilizce olarak da yayınladık. Bütün, uluslararası ve bölgesel paydaş kurumlara da raporlarımızı iletiyoruz. Onun dışında geri göndermelerle ilgili bir rapor hazırladık. Ayrıca, Karabağ raporumuzu yayınladık. Ermenistan’ın 30 yılı işgali, savaş ve sonrasında yaşanan hak ihlallerini Türkçe ve İngilizce olarak yayınladık.
Binlerce insan hakları kurumunda sadece 130 ulusal insan hakları kurumunun BM düzeyinde akreditasyonu var. Onlardan birisiyiz. Dolayısıyla hem bölgesel ve hem de küresel anlamda reytingimizin yüksek olduğunu söyleyebilirim.
Ulusal bağlama geçecek olursak; insan hakları konusunda bireysel ve toplumsal düzeyde farkındalık oluşturmak için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz. Sade vatandaşa ne kadar ulaşabiliyoruz. Onlar size ne kadar ulaşabiliyor.
Ulusal ölçekte de faaliyetlerimiz var. Her ay bir ilde insan hakları istişare yapıyoruz. Vali, il idare amirlerinin yanı sıra kamu kurumu temsilcileri, akademisyenler, STK temsilcileri, hak savunucularının katıldığı geniş bir platformdur. İstişareleri her ay raporluyoruz. Genel erişime sunuyoruz. Ayrıca, sorunları ilgili kamu idaresine iletiyoruz.
Vatandaşlarımıza temas ettiğimiz en önemli nokta, bizim aynı zamanda eşitlik kurulu olmamızdan dolayı, aldığımız başvurulardır.
Hak konuları ile ilgili sadece ulusal değil, uluslararası ölçekte basın açıklamalarımız oluyor. En son Avrupa’da Kuranı Kerim yakma eylemleri ile ilgili Türkçe ve İngilizce basın açıklamaları yayınlıyoruz. Ayrıca, eylemler ilk başladığında konsey düzeyindeki 46 ülkeye başkan olarak mesaj yazdım.
Cevap verenler oldu. Teşekkür edenler oldu. İlgili olduklarını söyleyenler oldu. Dayanışma içerisinde olanlar oldu. Ulusal ölçekte, İlköğretimden başlamak üzere eğitim faaliyetlerini çok önemsiyoruz. Farklı projelerimiz var.
Kesinlikle. Seçmeli ders olarak var, okutuluyor. Bunun müfredatı ile ilgili yasadan kaynaklı bir yetkimiz de var. Millî Eğitim Bakanlığı ile temas halindeyiz. Geçtiğimiz iki yıllık süre zarfında yirminin üzerinde üniversite ile protokol imzaladık.
Çok güzel ve kritik bir soru bu. Sıralama meselesi hep sorun teşkil eden bir konudur. Sıralamaların sahici olmadığını düşünüyorum. Bir politik araç olarak kullanıldığını görüyoruz. Özellikle bu türden endekslerinin çoğunun yapıldığı mahfiller bellidir, ülkeler bellidir.
Amaç bellidir. İnsan hakları kendi hegemonik amaçlarınızı, hedeflerinizi gerçekleştirebileceğiniz çok güçlü bir söylemdir. Bu endekslemelerle de yadsınan, dışlanan ülkeler dövülmeye çalışılıyor.
Türkiye, son çeyrek yüzyıldır, insan hakları karnesi açısından olumlu anlamda müthiş bir performans sergiledi. Bildiğiniz üzere, 20. Yüzyılın son çeyreğinde ciddi anlamda ihlaller vardı: Türkiye 1990’lı yılların ortalarından itibaren başbakanlık düzeyinde insan hakları birimini kurmak suretiyle süreç içerisinde insan haklarının kurumsallaşmasına imkân sağladı. Uluslararası ana sözleşmelere taraf olduk. Türkiye milenyumun başı ile birlikte insan haklarında yaşanan pozitif gelişme iradesini güçlü bir şekilde, hem bu sözleşmelere taraf olma, hem de, gözaltına alınan yerleri, özgürlüğünden mahrum bırakılan kişilerin tutuldukları yerleri bölgesel ve küresel denetime açan bir özgüvenle sistemini iyileştirme tahkim etme yolunda önemli adımlar atmıştır.
Bu da tabii ki ayrı bir siyasettir. Tabii ki ilgili birimleri kurumlar çalışmalarını sergiliyorlar. AB ve BM geçen yıl, kurumumuzu da ziyaret ettiler, denetlediler. Sistem denetime açık. Bu şeffaflığı doğuruyor, bu özgüveni doğuruyor. Tabi ki özellikle işkence konusunda sıfır tolerans ilkesi, cumhurbaşkanımızın da açıkladığı gibi önemli. Bu noktada artık o kara günleri geride bıraktığımızı ifade etmek isterim.
Bu kurumsal yapının yetki alanları çerçevesinde etkinliğinin, özellikle de performans düzeyinde etkinliğinin artırılması, marka oluşabilmesi için bir imkân sağlıyor. Güvenli bir liman. Kurumu bütünlüklü olarak değerlendirme çalışması yapmış değiliz. Uluslararası arenada en azından bir ölçüt olarak şunu söyleyebilirim, BM’den akreditasyon almış olmamız gerçekten bu noktadaki kredibiliteyi, etkililiği, kimlik performansını ortaya koyan bir kriterdir.