Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde, 100. Yıl TÜBİTAK ve TÜBA Bilim Ödülleri Töreni’nde konuştu.
Erdoğan, konuşmasında şunları söyledi:
“Bildiğiniz gibi bizim kültürümüzde marifet iltifata tabidir. İyi olanı başarılı olanı ülkemizin önünde yeni yollar açanı ödüllendirmek, takdir etmek görevimizdir. Taltif ve takdir edilen her başarı yeni çalışmaların, başarı hikayelerinin önünü açar. TÜBA ve TÜBİTAK ödülleriyle bunu yapmanın gayretindeyiz. Bilim dünyasına önemli katkılar sunan, gece gündüz demeden çalışan tüm bilim insanlarımızı tebrik ediyorum. 77 bilim insanımız ödüle layık görüldü. Akademi ödüllü bilim insanı sayımız 28’e yükseliyor. Ödül kazanan bilim insanı sayımız 644’e ulaşıyor. 13 telif eserimiz ödül almaya hak kazandı. Ödüllerle birlikte ödül alan eser sayısı 239’a çıkacak.
GENİŞ COĞRAFYADA NÜFUZU ARTAN TÜRKİYE: Yeni umutlar, yeni heyecanlarla 2024 senesini karşılayacağız. Geride bırakmakta olduğumuz 2023 senesi Cumhuriyetimizin 100. yılı olmasından dolayı bizim için özel anlamlar ihtiva ediyordu. Türkiye Cumhuriyeti 100. yaşını tamamlayıp yeni asra yelken açarken geleceğine hiç olmadığı kadar güvenle bakmaktadır. Sadece yakın çevresinde değil bölgesinden başlayarak çok geniş coğrafyada nüfuzu artan bir Türkiye gerçeğinden bahsediyorum. Ekonomisiyle, ticaretiyle, teknolojisiyle her alanda elde ettiği başarılarıyla ülkemiz bölgesel oyuncu olmaktan çıkıp küresel aktör haline gelmektedir. “
ŞEHİTLERİMİZİN KANI YERDE KALMAYACAK: İçinde bulunduğumuz asrın milletin ve devletin asrı olacağından zerre kadar şüphe duymuyorum. Menfur terör saldırılarının kutlu yürüyüşümüzü asla durduramayacağını bilmenizi istiyorum. 12 evladımız şehit oldu. Allah rahmet etsin. Tüm ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum. 36 saatte 54 terörist yok edildi. Çünkü şehitlerimizin kanları asla yerde kalmayacak. Elbette her başarı gibi Türkiye’nin başarıları da tesadüf değildir. Elde ettiğimiz kazanımların gerisinde yoğun planlama, uygulama süreci vardır. Ülkemizin yıldızının küresel ölçekli yükselmesinde en büyük payın bilim ve teknolojide yakaladığımız ivme olduğuna inanıyorum. Biz hiçbir zaman kısa vadeli hedefler peşinde koşmadık. İstikbali şekillendirmenin hedefindeyiz. Bu anlayışla 2002’den itibaren ülkemiz sathında bilim, sanayi, teknoloji ekosisteminin geliştirilmesine özel önem verdik. Bilimsel çalışmaların merkezleri olan üniversitelerin sayısını 76’dan 208’e yükselttik. 208 üniversite ile 81 vilayetin 81’inde üniversitelerimiz var. Şu anda üniversitemizin olmadığı bir ilk yok. Mesele ufku yakalayabilmektir. Sadece belli şehirlerde değil, tüm coğrafi bölgelerimizde güçlü araştırma ve geliştirme girişimcilik ekosistemi inşa ettik.
TÜBİTAK 31 BİN PROJEYE DESTEK SAĞLADI: Teknofest’le bu alanda ülkemiz genelinde bir uyanışa vesile olduk. Teknofest kapsamında düzenlediğimiz yarışmalarda seçtiğimiz 3 öğrencimizi Antarktika bilim seferine dahil ettik. TÜBİTAK akademik araştırma geliştirme destek programları kapsamında 31 bin projeye destek sağladı. 68 milyar liranın üzerinde kaynak kullandık. Bilim kültürünün toplumda yaygınlaştırılması için 47 bin projeye 4 milyar lira destek sağladık. Kritik adımlarla Türkiye’yi bilimsel araştırmalarda 21 yıl öncesine göre çok farklı noktaya taşıdık. İnanmak, başarmanın yarısı olarak tarif edilir. İnancın olmadığı yerde başarıdan söz edilemez. Ödül takdim edeceğimiz bilim insanlarının başarılarını azmin zaferi olarak gördüğümü özellikle belirtmek isterim. Biz de devlet olarak sizleri desteklemeye gayret ettik. İnşallah bundan sonra da sizlere katkı sunmayı, imkanlarımızı sizler için seferber etmeyi sürdüreceğiz. Sizler Türkiye için Türkiye Yüzyılı için çalıştıkça hiç endişeniz olmasın, biz de sizin gibi bilim insanlarına sahip çıkacağız. Fikri ve ilmi boyutu eksik her mücadele yarım kalmaya mahkumdur. Siyasi, ekonomik, diplomatik olarak tam bağımsız Türkiye hedefliyorsak bilimde, teknolojide zirveyi hedeflemek mecburiyetindeyiz. Bunun için herkesin tüm yetişmiş insan kaynağımızın desteğine katkısına ihtiyacımız vardır.
YETİŞMİŞ İNSANLARIN DESTEĞİNE İHTİYACIMIZ VAR: Fikri ve ilmi boyutu eksik her mücadele yarım kalmaya mahkumdur. Siyasi, ekonomik, diplomatik olarak tam bağımsız Türkiye hedefliyorsak bilimde, teknolojide zirveyi hedeflemek mecburiyetindeyiz. Bunun için herkesin tüm yetişmiş insan kaynağımızın desteğine katkısına ihtiyacımız vardır. Bilim insanlarının ülkesine dönerek kalkınma mücadelesine destek vermesi çok önemlidir. Şimdiye kadar 199 lider bilim insanı ülkemize geldi. Lider araştırmacılarımızın projelerinde 408’i doktora olmak üzere 1256 öğrenci ve araştırmacı görev aldı.
BATI’DAN HER TÜRLÜ DESTEK GELİYOR: Türkiye’nin küresel rolü güçlendikçe ilmi birikimini ve tecrübesini ülkemizde değerlendirmek isteyenlerin sayısı da artacaktır. Gazze krizi sonrasında batının prestijli üniversitelerinde yaşanan utanç verici sahnelerin bir süreci daha da hızlandıracağına inanıyorum. 7 Ekim’den beri çoluk, çocuk, kadının hayatına mal olan İsrail vahşeti turnusol işlevi gördü. AB’den gazeteci örgütlerine ne kadar varsa bu krizde hepsi sınıfta kaldı. Büyük laflar eden kurumların söz konusu İsrail olunca içlerinin tamamen boş olduğunu anladık. Saldırılar başlayalı bugün itibarıyla 80 gün oldu. Gözlerimizin önünde insanlığa ait tüm değerler kurşuna dizildi. Stadyumlarda İsrail’in Nazi kamplarını izledik değil mi? Bu nasıl bir iştir? Hitler’den garip garip bahsederlerdi. Sizin Hitler’den ne farkınız var ya. Bunlar bize Hitler’i de aratacak. Netanyahu’nun yaptıklarının Hitler’den geri kalır yanı var mı? Hitler bunun kadar zengin değildi, bu Hitler’e göre daha zengin. Batı’dan ABD’den her türlü destek geliyor. 20 bini aşkın Gazzeliyi bunlar öldürdüler. Mazlumun yanında olan ses Müslüman Türk’ün sesidir. Savaşta bile dokunulmaması gereken hastaneler, okullar, ibadethaneler bombalandı. Gazzeli bilim insanları aileleriyle birlikte şehit edildi. 2,5 milyon insanın kıyıma uğramasını içimiz kan ağlayarak takip ediyoruz. Diplomatik alanda gösterilen onlarca çabaya rağmen yüzlerce Gazzeli’nin öldürülmesine engel olamadık. Bir Müslüman olarak hepsinden önemlisi insan olarak kendi iç dünyamızda bu zulmü engelleyememenin mahcubiyetini yaşıyoruz. (HABER MERKEZİ)